Adalet ve Liyakat Peşinde

Abone Ol
Referandum içerik itibarı ile topluma sunulan bir özgürlük manzumesi midir? 

Dertlere deva bir reçete mi yoksa marazları müzminleştirecek dumanlı bir ortam mı oluşturmaktadır?

Karar verci ve seçici olarak ortada duran millet yani milleti temsilen seçmen, özgür iradesini kullanacak ve ortaya çıkan sonuca herkes saygılı olacak. Seçmen sadece kendisi için değil oy kullanmayan 30 milyon vatandaşın ve ülkenin geleceği için de oy kullanacaktır. Sorumluluk iki kat olmaktadır. Eğri oturup doğru konuşmanın, düşüncelerinde eylemleri için vicdanıyla hesaplaşmanın tam da zamanıdır.

Sorulacak çok soru var ama belki de en önemlisi "bu referandum neyin peşinde" sorusu olsa gerek. Adalet ve liyakat mi aranmaktadır yoksa istikrar ve icraat mı?

Seçmen referandum ile ortaya konan sisteme yönelik çözüm önerilerini hem akıl hem de vicdan süzgecinden geçirmeden karar vermemelidir. Aslında yaşanacak ikilem de yoktur. Netice itibarı ile seçmenin öncelikleri sonucu da belirleyecektir.

Seçmenin önceliği adalet ve liyakat ile temsil edilmek, çözümlere istişare ile devalar bulmak, hep birlikte Türkiye olmak mı olacak yoksa istikrar için, daha hızlı icraat için bütün bu hasletleri geri planda bırakmak mı olacak?

Gelecek on yılları hatta vatanın bekasını dahi ilgilendiren bir konu bu. 

Karar vermesi kolay olmadığından seçmenin büyük bölümünün kararsızlığı anketlere yansıyor. 

Ama düşünen ve iman eden için o kadar da zor olmasa gerek. Bu hayatın ve alemin tek sahibi olduğu gerçeğinden yola çıkıldığında hiç bir şey için kendi başınıza endişe etmenizin bir anlamı olmadığını zaten görüyorsunuz. Sadece bu dünya için değil ahıret için de önceliklerinizi belirlemeniz gerekiyor.

İşte asıl seçim bu. Asıl seçimlikler de bunlar.

Ülkeyi kimin  nasıl  yöneteceğine seçmen karar veriyormuş gibi görünse de seçmeni yönlendiren ve bir çok algı girşimi ile manipüle eden etkenlerin ön planda olduğu çok açık. 

İlkesel duruşumuzu bir kenara bırakarak vatanın ve milletin bekasını düşündüğümüzü ifade etmek sadece polyanaclıktır, kolaycılıktır. 

Bizler 2002 de kalkınmanın adalet üzre olması gerektiği gerçeğine inandık ve dahası istikrar için de adaletin şart olduğunu deklare ettik. İcraatlarımızda liyakat sahibi insanları aradık ve bulduk. 

Şimdi neden vazgeçelim ki ?