Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'ye karşı kur savaşı ilan edildiğini söyleyerek finans sektörünü uyardı. Erdoğan, "Bizi bunlarla tehdit etmeyin bu ülkede yaşam şansı bulamazsınız" diye konuştu.
Kim Bunlar? İsimlerini halka verin!
Başbakan Binali Yıldırım “Dolar fırlayıp gitse, enflasyon yükselse zil takıp oynayacaklar” diyor.
Kim bunlar? İsimlerini basına dağıtın!
Bir meçhuldür gidiyor. Don kişot yel değirmenleri ile mi savaşıyor?
Rublenin son bir yılda dolar karşısında değer kaybı %10 (56 dan 62 ye)
TL nin son bir yılda dolar karşısında değer kaybı %14 (3,59 dan 4,10 a)Tlnin son iki yılda Euro karşısındaki değer kaybı ise inanılmaz bir şekilde %64 oldu.
İran Riyalinin son bir yılda dolar karşısında değer kaybı %18 (32 den 38 e)
İran bir fark oluşturdu. Şöyle ki nisan başı ile nisan 10 arasında dolar kurundaki ciddi dalgalanmalarla kur 42 ye dayanınca 10 nisanda karar alarak dolar kurunu sabitlediğini açıkladı.
İran ekonomisini korumak için süper önleme başvurarak sömürüyü durdurdu. Bazı çevreler İran’ın yaptığı bu hamlenin İran ekonomisini olumsuz etkileyeceğini söylese de bu sözü destekleyen hiçbir gerçekçi veri yok. Sadece dolar bulmakta zorlanan iş adamlarından bahsediliyor.
Aslında bu da mümkün değil. Eğer iş adamı ihracat ve ithalat işlemini yasalara uygun yapıyorsa devlet zaten ona bu işlemlerden ötürü ihtiyacı olan dövizi sağlıyor. Ancak çantacı diye tabir edilen bazı iş adamlarının gayrı resmi ticareti için döviz tedarikinde zorlanacağı aşikâr. Ama bu İran’ı zor durumda bırakacak bir durum oluşturmuyor.
Tam aksine İran dolara olan talebi azaltarak zaten gerçek kurun aşağı düşmesini temin edecek hem de iç piyasasında dövizin yarattığı enflasyonist baskının önüne geçecektir.
Ayrıca döviz ticareti yaparak parayı piyasadan çeken ve esnafın, çiftçinin sanayicinin velhasıl tüm reel ekonominin durgunluğa hatta gerilemeye girmesine sebep olan manipülasyonların önüne de devletin kudretli bariyerini çekiveriyor.
Sahtekârlar, faizciler, para tüccarları artık iş yapamaz hale geleceklerinden, kur üzerinden ülkeleri soyamayacaklar ve kaliteli ürünler üreten tüm ülkeler mallarını değerinde satabilecekler.
Döviz kurunu sabitlemenin faydaları saymakla bitmez.
İhracat yapacağım diye dövizin yükselmesini beklemek, kalitesiz ürünü dünyaya kakalamaya çalışmaktan başka bir şey değil. Eğer sizin ürünününüz yeterli kalite ve niteliğe sahip ise dünyanın her yerinden müşteri bulur. Bunun için dalgalı kura ihtiyacınız yok.
Dövizin dalgalı kura sahip olması enflasyonun ana sebebidir. Eğer kur artışı beklentisi ile piyasaları ciddi bir beklentiye sokarsanız, önemli ürün kalemlerinin bulmakta bugün olduğu gibi zorlanırsınız. Bugün Türkiye’de maalesef bazı ürünler neredeyse karaborsaya düşmüş durumda. Fiyat artışlarının önüne geçmek için de döviz kurunu sabitlemelisiniz.
Yine faizlerin yüksekliğinden şikâyet edip duruyoruz. Aslında dünyada para oldukça ucuz, bizde pahalı. Sebebi çok açık. Yeterince güçlü bir ekonomiye sahip değilken, bir de bunun üstüne serbest kur ile döviz piyasasında bulunuyorsanız dünya piyasalarındaki güçlüler sizi ezip geçiveriyor. Onların hamlelerine karşılık verecek gücünüz olmadığından her defasında kaybeden siz oluyorsunuz.
Türkiye 2017 de dünyanın en çok büyüyen 2. Ülkesi olduğu halde neden parası dünyanın en çok kaybeden parası oluyor. Bu çelişkiyi neden sorgulamıyoruz?
Demek ki her şey düz mantıkla kâğıt üzerinde matematiksel hesaba dayanmıyor. Matematik ile sınavı geçseniz de sosyoloji ve coğrafyadan çaktığınız için sınıfta kalıyorsunuz.
Ülkenizi dünyanın güvensiz ülkeleri arasında göstermek için hiç zorlanmıyorlar.
Hal böyle iken neden hala onların istediği gibi oynuyorsunuz?
Artık dünyadaki ucuz finansa ulaşmak için de sabit kura ihtiyacınız olduğu açık. Japonya kredi vermek için üste para veriyor. İngiltere %1 Almanya %1 gibi oranlarla kredi kullandırıyor. Ama bizim ülkemizde %20 lere dayanmış durumda faiz oranları.
Dövizdeki kur artışları ekonomik düzeni bozuyor. Bozulan düzen güvensizlik yaratıyor. Güvensizlik faizleri yükseltiyor.
Dövizdeki kur artışları bizim gibi ithalat cenneti bir ülkede çok ciddi enflasyon yapıyor. Örnek verelim isterseniz 2017 mart ayında inşaat demiri fiyatı 1,75 TL/kg, bugünlerde 2,90 Tl. Artış oranı yüzde 66
İthal otomobillerde ortalama 50 ile 100 bin tl arasında artışlar oldu aynı dönemde. Alüminyumda, petrol ürünlerinde, gübrede, kumaşta velhasıl birçok kalemde yüzde 50 nin üzerinde artışlar yaşandı.
Bunların neredeyse tamamı kur baskısı yüzünden yaşanıyor.
Demek ki sabit kura geçmekle birçok kalemde ürün fiyatlarını düşürmekle kalmayıp reel piyasaların da yeniden canlanmasını sağlayabileceğiz.
Kurlardan ve ithalattan bahsedip ihracattan bahsetmemek olmaz.
Aslına bakarsanız Türkiye bundan 20 yıl öncesine kadar kendi kendine yetebilen nadir ülkelerden biri idi. Dünyadaki ekonomik büyüklük olarak da 17. Sıradaydı.
Şimdi ise bir çok ürünü ithal ediyoruz. Peki bu sorunda yapılan ihracat politikalarının hiç mi etkisi yok. Srf ihracat yapacağız diye elimizdeki kaliteli ürünleri dış pazarlara gönderiyoruz ama Türk halkının tüketeceği yeterince kaliteli ürün kalıyor mu diye sormuyoruz. Ya da Türk halkı bu ürünleri hangi fiyattan tüketecek diye de sorgulamıyoruz.
Aşırı ihracat da iç piyasada enflasyona sebep oluyor. Ürünlerin kalitelileri dışarı satılıyor iç piyasadaki talep karşılanamadığı için fiyatlar yükseliyor. Belki bu durum üretici lehine gibi görünüyor ama aslında değil. Tüm ürünlerde aynı durum söz konusu olduğunda üretici kendi ürettiği ürün dışında ihtiyacı olan tüm ürünlerde aynı enflasyona maruz kalmış oluyor. Sonra başka bir gerçek de kendi kaliteli ürünlerimizi ucuz fiyattan dış piyasalara verip, aynı ürünlerin düşük kalitelilerini ithal edip halkımıza yediriyoruz. Sonrasında gelsin hastalıklar, hastaneler, ilaçlar vesaire.
Hayat böyle işte.
Kim bunlar, nasıl bu kadar içimizdeler ve ekonomimize müdahale edebiliyorlar? Bizim elimiz neden armut topluyor. 1 milyonluk güvenlik güçlerimizi yeterince caydırıcı olarak gösterebilemiyor muyuz?
15 temmuz gibi vatandaş mı çözsün meseleyi? Kim bu kur sahtekârları, verin artık bunları bize!
Selim Bilal