Bu yazıyı okuyanlar hayatlarına şöyle bir baktıklarında kendinden başkasını düşünmeyen kişiliği oturmamış ben başaramazsam kimse başarmasın diyen " YENGEÇLERE " çok denk geldiklerini gözlerinin önüne üç beş saniye de getireceklerdir.

Siz Yengeç Sepeti Sendromunu Bilirmisiniz

Kumsalda yürüyen bir adam, avlanan balıkçıya yaklaştığında kova içerisindeki yakalanmış yengeçleri görür.

Kovanın üstü açıktır, kapağı yoktur.

Bu durum onu şaşırtır, çünkü yengeçlerin kaçabileceğini düşünür.

Balıkçıya sorduğunda “Evet, tek bir yengeç olsaydı, kesinlikle kaçardı. Ancak, pek çok yengeç varsa, biri kaçmaya çalıştığında diğerleri onu yakalar, kaçamıyacağından emin olur, geri kalanlar da aynı kaderi yaşarlar.” yanıtını alır.

Tek yengeç kapaksız kovadan rahatlıkla çıkabilirken sayı arttıkça kaçış imkansızlaşır.

Çünkü birbirlerini yukarı itmek yerine, aşağı çekerek engellerler. Sonunda kimse kazanamaz. Bu durum, Yengeç Sepeti Sendromu’nun çıkış noktasıdır

Filipinliler arasında popüler olan kavram, ilk olarak aktivist yazar Ninotchka Rosca tarafından kullanılıyor.

“Ben sahip değilsem, sen de olamazsın.”,

“Ben başaramıyorsam, sen de başaramazsın.”

anlayışını ifade eder.

Rekabetçi duygularla, hasetlik ve kıskançlıkla çabalarınızı sabote etmeye çalışırlar.

Yengeç Sepeti Sendromu, her alanda yaşanabilir.

Yengeç zihniyetine sahip kişiler, gruplarında diğerlerini aşarak başarılı üyelerin önemini azaltmayı hedeflerler. Onlar başarısızken başkalarının başarısını izlemek yerine, çökmelerini beklerler.

Mutlu anlarda bile eleştirecek noktalar bulabilirler, ama eleştiri duymak istemezler.

Empati ve merhametten yoksundurlar.

Başkasına yardımcı olmak, kendimize yardımcı olmaktır aslında.

Kurbana dönüşmemek için:

Zamanınızın çoğunu birlikte geçirdiğiniz insanlara dikkat edin.

Jim Rohn;

“İnsan, en çok vakit geçirdiği 5 kişinin ortalamasıdır.