DABIK HALEP’TEN BÜYÜKTÜR…!

 Dabık, Suriye sınırlarında kalan küçük bir kasaba. Tarihi binlerce yıl öncesine gidiyor. Aslında Dabık, Halep ilinin Azez ilçesine bağlı bir beldedir. Nüfusu 5.000 civarında olup genelde Türkmenler yaşamaktadır.

Osmanlıların Memluklularla yaptığı savaşın da geçtiği yerdir. Dabık ya da diğer adıyla Mercidabık.

Hadis olduğu rivayet edilen bazı inanışlara göre III. Dünya harbi de Dabık’ta başlayacaktır.

Mercidabık Savaşı

24 Ağustos 1516 Sabahı karşı karşıya gelen Osmanlı ve Memluk orduları savaş tertibatlarını aldılar ve savaş başladı. 300 topu bulunan Osmanlı ordusu herhangi bir savaş aracı bulunmayan koca Memluk ordusunu 2 saat gibi kısa bir sürede dağıttı. Böylece Memluk dönemi sona erdi.

O zamanki halife 3. Mütevekkil Memluklularla beraber idi. Savaş sonrası Yavuz S. Selim’den koruma talep etti. Hilafetin Osmanlıya geçiş süreci bu şekilde başladı.

Halep, Hama, Humus ve Şam’a kaçan ve yakalanan çok sayıda Memluk askeri öldürüldü.

Bugün ki Suriye, Ürdün, Filistin bölgesi savaşsız bir şekilde Osmanlıların egemenliği altına girdi.  Osmanlılar bir daha 1. Dünya savaşında bu bölgeyi terk etmek zorunda kadılar.

Yine bir 24 Ağustos günü, tam 500 yıl sonra Mercidabık’a ikinci Türk akını başladı. Bu kez Dabık’ı almak 55 gün sürdü.

Bakalım şimdi 500 yıl önce olduğu gibi Dabık zaferi ile Suriye, Ürdün, Filistin bize biat edecek mi? Hama, Humus, Halep, Şam gibi şehirlerin valileri Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a bağlılıklarını ifade edecekler mi?

***

Eski savaşlarda şehirler harap edilmezdi. Şehir kendiliğinden teslim olduğunda dokunulmazdı. Şimdi ise kadın, çoluk, çocuk demeden Savaş uçakları ile bombalanan şehirler yok edilip yaşanmaz hale getiriliyor. İçerisinde yaşayan insanlar sürülüyor ya da açlığa mahkûm edilip toplu katliam yapılıyor.

Savaş teknolojisinin gelişmesi dünyada ölümden daha ölümcül bir ortam yarattı. İnsan öldürmekte Azrail’le yarışan ABD, Rusya, İngiltere, İsrail gibi ülkeler kendilerine din adına veya etnisite temeline dayalı paralı askerler eğittiler. İşgal etmek istedikleri bölgelerdeki sebep-sonuç ilişkisini bu şekilde basitçe oluşturdular. Bu kurgunun üzerinden son teknoloji silahları ile masumları öldürerek, sürerek yurtlarını, ekmeklerini, kadınlarını, çocuklarını çaldılar.

***

Türkiye olarak biz bu kirli savaşın neresindeyiz. Dabık ve Cerablus veya El-bab gibi eskiden sınırlarımızda olan ama bugün artık yaşayan ölülerin diyarı haline getirilmiş bir bölgede neden savaş makinelerimizle varız?

Ülkemiz insanı genel olarak, dindaş ve gardaş olarak nitelediği insanların yaşadığı bu bölgelerde bir katliam peşinde hiç olmadı. Öyle olsa bundan 500 sene önce yapardı bunu. Tam aksine bölgede tekrar barışın tesis edilerek o bölgelerin yine o bölgede yaşayan insanlarda kalmasını temine uğraşmaktadır. En az zayiatla bunu başarabilmek için de yine bölge insanından eğittiği bölüklerle mücadelesini yürütmektedir.

Karşımızda batının din etiketiyle eğittiği Deaş lejyonerleri varmış gibi görünse de gerçekte karşımızda olan Katolikler ve Ortodokslar ile tarih boyu onlarla koyun koyuna olmuş Acemler ve Esed gibi kukla zalimlerdir.

Tarih boyunca Hristiyanlarla işbirliği yapmış olan Acemler 1500 lü yıllardan bu yana İslam içinde hizipçiliğin yerleşmesi ve canlı kalması için uğraştı. Kaybettikleri Pers imparatorluğunun acısını bir şekilde hem Türklerden hem de Araplardan çıkarmak için daima ehlisünnet inanışıyla mücadele etti.

Şimdi de aynı şekilde devam ediyor. Şii-sünni çatışmasını bir savaşa döndürmek için batılı zalimlerle işbirliği yapıyor. Sadece onlarla da değil, aynı zamanda Slavlarla da işbirliği içerisinde fitnesine devam ediyor.

Suriye’de Ruslar, Irak’ta Amerikalılar ve Filistin’de Yahudilerle beraber olmaları da bunun en önemli göstergesi.

İslam’da mezhepsel ayrışmanın odağı haline gelmiş acem fitnesi batılı dostlarıyla birlikte İslam’ı çökertip yeni bir uydurma din ile kitleleri yok oluşa sürüklemenin eşiğine gelmiş durumda.

Bu beladan kurtulmak için çok iyi planlama ve dirayetli, cesur kadrolara ihtiyaç olduğu açık. Allah’ın yardımı da ancak ehil ellere gelecektir diye düşünüyorum.

Dabık beldesi kapı araladığı sonuçlar itibarı ile bugün Halep’ten daha büyüktür gözümüzde. Oranın fethi ile şer güçlerin planları bir nebze daha sekteye uğrayıp, fitnenin bacaklarına yeni darbeler indirilmiş oldu.

Demem o ki; güneyimizde cereyan eden olaylar ne bugünün ne de yarının gündemidir. Medeniyetin beşiği bu coğrafya ezelden ebede hep varoluşla yokoluş arasındaki gündemi yaşayıp duracak gibi görünüyor.

Uzak, daha uzak bir diyar şimdi huzur ve çok yakında duruyor belanın binbir türü.

Allah ömrün en hayırlısını nasibetsin hepimize, hem başı hem ortası hemi de sonuyla.

Selam ve Dua ile

Selim Bilâl